27 Eylül 2013 Cuma

Faranjit ve Çay


başlığı okuduğunuzda "ne alaka?" dediğinizi duyar gibiyim.

son birkaç gündür hastalıkla boğuşuyorum.

öncelikle şiddetli boğaz ağrısı çıktı meydana.
yutkunurken gözlerimden yaş gelecek seviyeye ulaşmıştı hatta o derece ızdıraplı bir ağrıydı.
sesim bile zar zor çıkıyordu.

iş sebebiyle doktora gitme fırsatım olmadığından eşim derdime derman aradı ve buldu sağolsun.

telefonda eczacıyla görüştürdü beni.

ben de şikayetlerimi söyledim.

o da daha önce kullandığım hapları ve alerjim olup olmadığını sordu .

2 dakika hatta daha kısa süren konuşma sonucunda eşim iş yerine elinde 1 poşet ilaçla gelmişti.

içinde antibiyotik, ağrı kesici ve sprey vardı.

kullanmaya başladım o gün içinde.

sürekli sıcak şeyler içtim.

çay adeta yanımdan eksik olmadı diyebilirim.

aslında boğaz ağrısında sıcak şeylerin iyi gelmediğini duymuştum daha önce.

fakat bütün arkadaşlarım, eş-dost tavsiyesi sıcak şeyler içmemden yanaydı.

 


 Allah'tan çayı severim.

bol bol içtim.

o sıcaklıkla boğazımın yumuşadığını hissediyordum.

belki de anlık bir iyileşme süreciydi bilmiyorum ama

sonuçta kendimi geçicek psikolojisine hazırlamamı sağladı.

ertesi gün ağrı dayanılacak gibi olmadığından hastanenin acil bölümüne götürdü eşim.

doktorun muayene teşhis ve bekleme süresi tam 20 dakika sürdü nedense.

ağrım çok olduğundan hemen ağrı kesici iğne yaptılar ve ilaç yazdılar.
 
(ki yazdığı ilaçlarla eczacıın verdiği ilaçlar birebir aynısı çıktı )




faranjit olmuşsun dedi.

daha öncede geçirdiğim bir rahatsızlık olduğu için bilgim vardı az çok.

duymamış olanlar için buradan yazma gereği duydum.

çünkü bu ara acayip derecede salgın bu hastalık.

Faranjit latince farenks (yutak) ve itis(iltihap) kelimelerinden oluşmaktadır.
Boğazımızın iltihaplanması sonucu boğazımızda meydana gelen ağrıya (Boğaz iltihaplanmasına) denilmektedir


Faranjit'in belirtileri nelerdir?

1- Boğazda ağrı, yanma, kuruluk hissi, kaşınma.

2- Yutkunurken zorlanma.

3- Öksürük

4- Ateş, ses kısılması.

5- Halsizlik, yorgunluk.

6- Burnun akması.

7- Toz ve yiyeceklere karşı hassasiyet gelişiyor.





Akut Farenjit nedir?

Hastanın şikayetleri daha belirgindir.
Boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk,yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur.
Boyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik, kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir.
Akut farenjit herkeste görülebilir.
 



 
Kronik Farenjit nedir?

Kronik farenjit te ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler belirgin olarak görülmez.
Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ama bu şikayetle hiç kaybolmaz ve yahut sık sık ortaya çıkar.
Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olmaktadır.



Kronik Farenjit gelişmesinin nedenleri nelerdir?

1- Sürekli olarak tekrar eden akut faranjitler

2- Sigara tüketimi

3- Yüksek oranda alkol tüketimi

4- Sinüs enfeksiyonları

5- Bünyevi veya genelleşmiş bir hastalık.


Farenjit'e yakalanmamak için ne yapmamız gerekir?

1- Havanın kirli olduğunu düşündüğünüz günlerde açık havaya çıkmamaya çalışın.

2- Boğaz ağrısı çeken diğer insanlarla çok yakın temas kurmayın.

3- Çok fazla sayıda sigara içilmiş veya içilmekte olan mekanlarda kalmayın.

4- Yaşadığınız yerdeki hava kuru ise evinize havayı nemlendirici cihazlardan alabilirsiniz.

5- Yiyecek ve içeceklerinizi başka insanlarla aynı kaplardan yemeyin.

6- Ellerinizi sık sık yıkayın.

7- Uykusuz kalmamalı , yorgun düşülmemeli.

8- Yatmadan ağız gargarasıyla temizlik yapmak dişleri fırcalayarak ağızda bakteri oluşturacak yemek artıklarını temizleyin.

9- Sigara ve alkol almamak , Koyu çay ve kahveden ve asitli içeceklerden kaçınmak.


10- C vitamini alınmalı.


Akut faranjit te sıcak şifalı çay içilmesi iyi gelirmiş.

işte bu yüzden ben de durmadan çay içtim :)
iyi ki de içmişim.

haplar ve spreyler de iyileşmemi hızlandırmış olmalı ki
şuanda boğaz ağrımdan eser yok
fakat aşırı derece de burnum akıyor :(
bu da hastalığı süreçlerinden biri.



şuan yanımda bolca mendil ve yine çay bardağım duruyor.
benim sadık yarim onlar :)

çayla ilgili daha önceden okuduğum bir yazı vardı
yeri gelmişken onu da paylaşayım madem...

Çayın alt demliği "kaynanadır"
 
Sürekli kaynar durur.
Dikkat edilmezse taşabilir.

Üst demlik "gelindir"
 
Alt demlik kaynadıkça onun harareti artar, 
ama aynı zamanda olgunlaşır ve çay demlenir.

Bardak"gelinin kocasıdır"
 
Her iki çaydanlıktan da yeterince nasibini alır.
Biraz kaynana doldurur,biraz da gelin.
Bu nedenle denge çok önemlidir.
Açık veya demli çayın hoşa gitmemesi bundandır.

Çayın şekeri ise "çocuklardır"
 
Çaya tat verir fakat çok şeker çayın lezzetini bozar. 
Şekersiz çaya alışanlar için ise bir tanesi bile fazla gelebilir.

Çay kaşığı"görümcedir"
 Arada bir gelir karıştırır ve gider.

Kayınpedere gelince o da "çay tabağıdır"
 
Çayın demine suyuna hiç karışmaz, 
bir köşede sessiz sedasız oturur. 
Sadece dökülenleri toplar ve çevreye zarar vermesini engeller. 
Ancak ara sıra boşaltmak gerekir yoksa taşıp her şeyi berbat edebilir.

"Çay süzgeci"
 
ailenin sahip olduğu değerlerdir
Aileyi dış müdahalelerden korur. 
Delikleri büyük olursa çayın tadı kaçabilir.

Suyu ısıtan ateş ise "hoşgörüdür"
 
O olmadan aile de olmaz.

Kısacası bir bardak çay "AiLEDiR"



 
 
Ve ağız tadıyla içilen bir bardak çaydan daha mutlusu yoktur...

Rabbim hasta olan herkese şifasını versin inşallah.
ve  Rabbim Sıkıntılarımızı gidererek, 
günahlarımızı affederek 
Cumamızı bize bayram eylesin. ..
 Hayır Dolu Cumalar..
hoşçakalın...


26 Eylül 2013 Perşembe

renkler ne ifade ediyor ?


 


Kırmızı: Kırmızı iştah açıcı bir renktir. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Bu renk, tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır, sıcaklık, sevgi, tehlike, dikkat, erkeklik gibi kavramlarla bağdaştırılır.



Yeşil: Dinlendirici, huzur, denge ve güven verici bir renktir.
Bu nedenle bankalar logolarında genelde bu rengi kullanırlar. Hastanelerde ameliyat giysilerinin yeşil renkte olması rahatlatıcı özelliğinden dolayıdır!..
Yeşil, yaratıcılığı körükler.
Sürekli bakıldığı zaman gözü yormaz ve çalışma kolaylığı sağlar.
Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.
Açık yeşil tondaki renkler doğuş ve hayatiyet hissini uyandırır;
tabiat, barış, tazelik, gençlik, hayat, dinlendirme, büyümeyle ilişkilidir.

Siyah: Gücü, lüksü ve tutkuyu temsil eder.
Türkiye’de ve batıda matem, Japonya’da ise mutluluk rengidir.
Fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır.
Işığı yokeder.
Konsantrasyonu en fazla sağlayan renktir.
Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih ederdi.

Mavi: Enginlik ve derinliğin rengidir.
Sessizlik ve rahatlık telkin etmesi nedeniyle dinlendirici ve aynı zamanda da lider bir renktir.
Düşünmeye, karar vermeye, yaratıcı fikirlerin doğmasına yardımcı olur. Açık tonları sınırsız ve sonsuzluk duygusunu uyandırır.
Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır.
Hastanelerin, koridor ve odalarının açık maviye boyanması bu sebeple doğrudan ilişkilidir.
Gökyüzü, sonsuzluk, soğukluk, gece, pasiflik, dişilik gibi çağrışımları vardır.

Lacivert: Kozmik renk olarak kabul edilir.
Sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği simgeler.
O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında lacivert kullanır. Hilton logosunu laciverte çevirirken insanların kafasında büyük kuruluş imaji yaratmak istemiştir.




Mor: Asaletin, imparatorluğun rengidir.
Nevrotik duyguları açığa çıkardığı için insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır.



Sarı: Dikkat çekiciliğin sembolü bir renktir.
Trafik ışıklarında, ikaz levhalarının zeminlerinde bu renk kullanılır.
Aynı zamanda tehlikenin de simgesidir.
Doğada sarı/siyah olan bütün hayvan ve bitki türleri istisnalar da olsa zehirli ve saldırgandır.
Geçiciliği temsil eder, o yüzden dünyada taksi renkleri sarıdır,
geçici olduğu bilinsin diye.
Araba kiralama şirketleri de sarıyı kullanır, çünkü müşterilerine aldığınız şey geçicidir, lütfen geri getirin demek isterler.
Sarı rengi bu özelliğinden dolayı bankalar kullanmak istemez,
çünkü paranın geçici değil kalıcı olmasını isterler.
Bunun istisnası olarak Vakıfbank’ı görebiliyoruz.
Aynı zamanda da güneş, olgunluk, ışık, tatille ilişkilidir.


Beyaz: Beyaz, gelinlik rengi olmasından da görüleceği gibi, saflığın rengidir, istikrari, devamlılığı, temizliği simgeler.
Politikacılar temiz, dürüst izlenimi vermek istediklerinden dolayı beyazı pek severler.
 


Kahverengi: İnsanın hareketlerini hızlandırır.
Bu yüzden fastfood restoranları iç mekanlarında kahverengi kullanılır. Yapılan bilimsel araştırmalarda kahverenginin insanlar üzerinde negatif bir etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
Bu renkte tasarlanmış mağaza ve işyerlerinde insanlar çok fazla kalmak istemezken, beyaz tonlarıyla tefriş edilmiş mağaza ve işyerlerinde daha fazla vakit geçirmek istedikleri, daha rahat ettikleri bilinmektedir.
Bu nedenle işgörüşmelerine giden kişilerin kahverengi giymemeleri tavsiye edilir. 



Koyu Kırmızı: Esrarengiz, egzotik, ciddiyet ifade eder.


 
Açık Mavi, Pembe, Soluk kırmızı ve diğer pastel tonların, annelik, dişilik, çocuk maması ve şefkat duygusunu çağrıştırdığı saptanmıştır.

23 Eylül 2013 Pazartesi

evlilikte anne-baba rızası




bugün anne-baba hakkıyla ilgili konuya küçük bir giriş yapalım.
çünkü o kadar anlatılacak şeyler var ki bu konuyla ilgili..
günlerce yazsak sanırım anca biter.



ben bu yazıda evlilik ve anne-baba hakkında paylaşım yapmak istedim.
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki:
Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır.
Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır.
Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.


bu seksen maddeyi önümüzdeki günlerde bölüm bölüm paylaşmayı düşünüyorum inşallah
şimdilik anne-babayı dinleyip evlenmekle ilgili bölümü paylaşmak istedim.




Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:
- Niçin yükle tavaf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.
- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.

(Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorana,
(Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu.

(Ebu Davud)

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.)

[Müslim]

(Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.)

[Ebu Nuaym]






Hadislerde okuduğumuz üzere anne-baba hakkı çoktur.
Onlara iyilik emredilmiştir ve yapılan bu iyiliklerin ömrümüzü uzattığı, kötü ölümden bizi koruduğu Hadislerle bizlere aktarılmıştır.



Bu kadar önemli hakları olan anne-baba zalim de olsa onları üzmememiz gerekiyor.


Onları üzücü söz ve hareket doğru olmaz.



Anne-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir.
Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır.
Hiç olmazsa, selam göndererek, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır.




Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez,
muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur.

(Şir’a)




Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı,üzene de Cehennemden iki kapı açılır.)

[Beyheki]



(Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a]





Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince,

(Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihaddır) buyurdu.

(Buhari)

Cihada gitmek için gelen başka birine de buyurdu ki:
(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.)

[Nesai]

Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak geldim) dedi. Peygamber efendimiz, bu duruma üzülerek buyurdu ki:
(Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!)

[Ebu Davud]

Hak teâlâ, buyurdu ki:
(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır)

[İ.Ahlakı]

Hak teâlâ buyuruyor ki:
(Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.)

[Ahkaf 15]

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.)

Peygamber efendimiz, (Ana ile çocuğun arasını açan kimseye lanet olsun) buyurmuştur.

(Gunye)

Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.)

[Buhari]


Üzmekten çok korkmalı.

İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir.



Anne - babanın rızası sadece evlilikte değil , hayatın her alanında önemlidir.

Allahın rızası ana babanın rızasından geçer.

evlilikle alakalı tam olarak ana baba hadisi yok sanırım ama, onların rızasının alınması gerktiğini söyleyen yüzlerce hadis var.
bunlardan birkaçını yukarıda paylaştım zaten.



şimdi insan anne ve babasının rızası olmadan evlenirse,
otomatikman rızasız bir evlilik yapmış olur.



anne babaya iyilik demek, onları razı etmek demektir.

tabi koşulları göz önünde bulundurmak da lazım.
bazı anne babalar da olmayacak şeyleri diretiyorlar.
bu durumda haksız olanları da yok değil.






evlenmek isteyen genç birisi asla anne babası kadar tecrübeli olamaz.

hepimiz şunu kabul edelim ki, nefsimize uyup, heveslenip, çeşitli hayal ve duygulara kapılıp gerçekleri göz ardı edebiliriz.

böyle işlerde herkes kendi hesabını yapar

ve insan belli bir noktaya kilitlenir.

kimse onu o noktadan çeviremez.



Peygamber efendimiz ne diyor hadiste:

sevgi insanı kör ve sağır eder.

bu sevgi dünya malı da olur, evlat da olur bir kadın ya da erkek de olur.

gerçek hayatta bir birey başka bir karşı cinsi sevmişse, bu sevgi ister basit olsun,
ister art niyetli olsun, ister ulvi olsun, isterse yüce olsun.
yine de gözü kör eder.
kulağı sağır eder.


ne o insan geçmişteki hadislerden ibret alır o görmeyen gözüyle,
ne de sağır kulağıyla annesini babasını dinler.


ilerde bu sevgiden hasıl olan bir evlik meydana gelince,
ve bu evlilikte depremler, sarsıntılar olunca,

anne ve babasını dinlemeyen evlat çok zor durumda kalıyor.
anne-babasından yardım istemeye yüzü kalmıyor adeta.
kendi düşen ağlamaz hesabı sesi çıkmıyor.
kendini sahipsiz hissediyor.





şimdilerde bir kızı istemeye gidince çoğu kızın ailesi ilk olarak şunları soruyor.
senin işin var mı, sigortan var mı, evin araban, dükkanın var mı.

peki kaç tane kız babası kalkıp da ilk önce şunları soruyor ?

senin abdestin var mı ?

namazın var mı ?

ihlasın var mı?

dürüstlüğün var mı?

namusun şerefin haysiyetin var mı?

annene babana ve insanlara saygın var mı?

Allaha kitaba saygın var mı?










erkeğin maddi durumu iyi değilse kızın babası annesi yüzünü ekşitiyor.
kızın annesi yaygarayı koparıyor.
kızımı ellere kul köle mi edeceğim diyor.

demiyor ki, benim kızımın kocası dürüst olsun, 
namuslu olsun, 
dindar olsun, 
alnı secdeli, 
yüzü nurlu olsun.

imanlı ana ve baba evladının kötülüğünü istemez.

iş güç de sorulur ama neden önce onlar soruluyor.

ya da neden sadece onlar soruluyor da namaz niyaz sorulmuyor.

kimisi de soruyor.


oğlan namazı kılıyor mu?
hemen cevap hazır.
şimdilik cumaya gidiyor ama evlenince 5 vakit namaza başlayacak.

adam bir evleniyor hazır gittiği cumaya da gitmez oluyor.
ya da, namaz kılmıyor ama söz evlenince kılacak.



Sen namazı evlilik için mi kılacaksın yoksa Allah için mi ?

Hemen soruyor kızın babası ?

nasıl düğün yapacaksın?

ne kadar altın alacaksın?

ne kadar eşya alacaksın?

hiç sormuyor ki, benim kızıma nasıl bakıcaksın?

ona islamı yaşatacak mısın?

ona nasıl kıyafet giydireceksin,
başını açacak mısın kapatacak mısın ?

gece yarıları eve sarhoş mu geleceksin diye sormaz. 
neden sorsun ki.




islamın kriterlerini göz ardı ederek kızını veriyor babası.
aradan birkaç ay geçince huzursuzluk başlıyor.

bu sefer kızın annesi başlıyor dizine vurmaya.
vah benim kaderi kötü kızım.
ne yapalım kader böyleymiş diyor.

sen tanımadığın, bilmediğin, daha namaz kılıp kılmadığını bile anlayamadığın elin oğluna gül gibi kızını teslim edersen faturayı kadere kesersin işte böyle.





Evliliklerin sonucunu ne biz bilebilirz
ne de ana baba bilebilir.




onun için ister zorla olsun ister gönül isteğiyle olsun.
her halukarda dikkat etmek lazım.






Nur suresi 26. ayette ne diyor cenabı Allah:



"Kötü kadınlar, kötü erkeklere;

kötü erkekler de kötü kadınlara;

temiz kadınlar temiz erkeklere,

temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır.

O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar.

Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır."



Salih anne babanın rızalarını almadan onları üzerek evlenmenin tehlikesini bu âyet ve hadis-i şeriflerden iyi anlamalıdır.



Çok şükür ki benim ve çevremdeki çoğu kişinin evliliği
anne-baba rızasıyla oldu..
maddi şeyler gelip geçicidir.

bunları dikkate almamak gerek.


Anne ve babalar da bunları çok önemsememeliler.
çünkü ne oldum değil ne olucam demeli insan.
çok zengin diye evlendirdiğiniz insan yarın çok fakir duruma düşebilir
ya da tam tersi çok fakir olanın nasibi gelir ve zenginleşir.



Rabbim gönlü zengin olanlarla karşılaştırsın hepimizi.
Bugün annemle babamın evlilik senesi.

Nice yıllar geçer inşallah sağlık, sıhhat, huzur ve mutluluk içinde.

Herşey güzel gönlünüzce olsun inşallah :)





uzun bir yazı oldu farkındayım
inşallah karar aşamasında olan arkadaşlara fikir vermiş olurum
hoşçakalın.. :)