21 Mart 2013 Perşembe

yeni memleketim Eskişehir :)


Gün itibariyle düğünüme 85 gün kaldığını söylemiştim..
Allah nasip ederse evlendiğim zaman Eskişehir'e gelin olacağım :)





Okul hayatım boyunca 2006 yılında yarı dönem Eskişehir'de ikamet ettim. 
Kesinlikle yaşanılası bir şehir.
Şuanda Kocaeli'de yaşıyorum fakat Eskişehir'i sevdiğim kadar burayı sevmediğim bir gerçek ^_^

O kısa dönem benim hayatıma o kadar işledi ki anlatamam.
En yakın arkadaşımın " ismi Merve olup bu yazılar boyunca sürekli ismini okuyacaksınız :) " orada oturuyor olmasından mütevellit fırsat buldukça soluğu Eskişehir'de alırdım.
2-3 gün ya da 10 gün artık ne kadar izin koparabildiysem o kadar gün onun misafiri olur, gezer, eğlenir ,
moral toplayıp tekrar Kocaeli'ne geri dönüş yapardım.
Kendisi de burayı seviyor işin garip tarafı :)
O da izin koparabildikçe benim yanıma gelir..
Benim çalışma hayatımdan ötürü her ne kadar gezemesek de yan yana aynı ortamda olmamız bile sanırım bize iyi geliyor.

Dediğim gibi Eskişehir benim hayatıma o kadar işledi ki, hep orada yaşamanın hayallerini kurdum ve dua ettim.
Duam bu sonbaharda kabul oldu..
Nasıl derseniz en yakın arkadaşım olan Merve'nin beni
müstakbel nişanlım ile tanıştırmasıyla :) 
  

      


Kendisiyle sonbaharda tanıştık ama benim hayatımın ilkbaharı oldu.
( Buradan Merve arkadaşıma bir kere daha teşekkür ediyorum ^_^ )


Müstakbelim, Merve'nin uzaktan akrabası olup, yıllardır gittiğim Eskişehir'de 1 kere bile tanışma fırsatı bulamadığım genç kişi :)
Rabbim yollarımızı bu sene kesiştirdi.

Bu işler nasip ve nasipten ötesi de yok.
Kendisi Eskişehir'de ikamet ettiği için dualarım
eksiksiz bir şekilde kabul olmuş oldu..
Hem istediğim yerde hem de sevdiğim insanla yaşayacaktım
( İnşallah )






22 Aralık'da sözlendik, 3 Şubat'ta nişanlandık.
Allah nasip ederse 15 Haziran'da düğünümüz olacak.

Ben de bu vesileyle görmeyen arkadaşlarımıza
Eskişehir'i tadımlık göstermek istedim.

Bol resimli bir anlatım oldu ^_^





Eskişehir'in ortasından Porsuk Çayı geçiyor.
Resimde bu güzelliğin bir kısmı mevcut.

Ama canlı canlı görülmeye değer.
Met helvası, çiğ böreği lületaşı ve tabi ki Kalabak suyuyla meşhur :)
ya da benim bildiklerim bunlar ;)



Met helvası İzmit pişmaniyesi'nin biraz daha katı hali.
Tat olarak arasında çok büyük fark olduğu söylenemez,
 ama hem görünüş hem de yumuşaklık açısından
İzmit Pişmaniyesi'ni tek geçerim.





Çiğ börek ise muhteşem.Tek kötü tarafı anında servis özelliğinden dolayı aşırı sıcak olması :)



İşlenebilir lületaşı sadece Eskişehir'de var.
Bu yüzden diğer adıyla Eskişehir taşı.
Resimdeki gibi beyaz ya da beyaza yakın renkte ve
üzerinde el işçiliği ile 
muhteşem şeyler yapılabiliyor. 
Kolye-küpeden tutun pipoya kadar.
İlk önceleri pipoyu görsellik için yaptıklarını düşünüyordum.
Ama işin gerçeği öyle değilmiş :)
Lületaşı çok hafif ve gözenekli yapıya sahip olduğu için
gaza ya da neme maruz kaldığında bunu emer,
kuruma aşamasına geçtiğinde de nemin ve
gazın içindeki atıkları bünyesine hapsedermiş.
Bu özelliğinden dolayı dünyanın en kıymetli pipolarının yapımında
lületaşı kullanılmaktaymış.
Bilmemek ayıp değil :)



Kalabak Su...
Her içtiğimde dengemi bozan su :)
Mahalle aralarından geçen su arabalarından çıkan o ses kulağımda...
dırı dırı dın kalabak suuu..
melodisini yazıya dökmek mümkün olmadığı için burada kalıyorum ama Eskişehir'de yaşayanlar bu sesi hatırlayacaktır :)




Odunpazarı Evleri.. :)
Bir rivayete göre Eskişehir'e yerleşmeyi düşünen halk Odunpazarı ve şimdiki Porsuk Çayı'nın olduğu yerlere koyun ciğeri asmışlar.
"Hangisi daha çok dayanırsa oraya yerleşelim" demişler.

Odunpazarı'na asılan ciğer daha geç bozulduğu için
halk orayı seçmiş ve böylece Eskişehir'in
 ilk yerleşim yeri Odunpazar'ı olmuş :)




Eskişehir postumuz burada sona erdi :)
Dediğim gibi canlı canlı gezmek çok daha güzel ve heyecanlı :)
Umarım okuyan herkese nasip olur...

Hoşçakalın <3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder